top of page
  • Yazarın fotoğrafıHavva KUNUT

SENT ANTUAN KİLİSESİ


Bu yazımızda sizleri Sent Antuan Balzikası olarak da bilinen Sent Antuan Kilisesi’ne götüreceğim. Kilise bildiğiniz gibi İstiklal Caddesi/Beyoğlu’nda bulunuyor. Ve ihtişamı ile hayran bırakıyor.

İlk önce kilisenin tarihi sürecinden bahsetmek istiyorum sizlere. 1221. Fransiskenler Konstantinopolis'e (İstanbul) tam anlamıyla yerleştiler. İlk evleri Theotokos Kyriotissa kilisesi oldu.

1230. Otuzlu yılların başlarında Rahipler, kurucuları Assisili Aziz Fransua adına, Galata civarında başka bir kilise inşa ettiler. Bir mimarlık şaheseri olan bu tapınak, o zamanlarda Latinlerin Aya Sofyası olarak tanındı.

1306. Rum kesimindeki ilk kiliselerinden uzaklaştırılan Rahipler, Galata'da Aziz Fransua'da bulunan kardeşlerine katıldılar. 350 yıl boyunca ellerindeki tek kilise Sent Antuan olacaktı.

1697. 1639 ve 1660 yangınlarında iki kere alevler içinde kalan ve yeniden kurulan, bütün çevresini yutan 1696 yangınından mucize eseri kurtulan Aziz Fransua Kilisesi, II. Mustafa tarafından annesinin baskıları sonucunda camiye çevrildi. 7 Mart günü Rahipler, Pera'daki küçük bir kır evine taşındılar.

1724. Pera'da Aziz Antuan adına yeni bir kilise inşa edildi ve kutsandı.

1904. Yeni tramvay yolu için Aziz Antuan Kilisesi'nin yıkılması gerektiğinden Rahipler aynı cadde üzerinde kiliselerini kurabilecekleri bir alan aradılar. Özel bir toplantıda X. Papa Pius, Bölge Temsilcisi Peder Giuseppe Caneve'yi teşvik etti ve projeyi kutsadı.

1905. 21 Kasım günü Peder Caneve, kontratı imzaladı.

1906. 23 Ağustos günü Papa'nın Vekili Mgr. Giovanni Tacci'nin Genel Vekili Mgr. Giovanni Borgomaneto, kutsamada bulundu ve yeni kilisenin temeline ilk taşı koydu.

1907. Maddi kaynak yetersizliğinden Aralık ayında inşaat çalışmaları yarıda kesildi.

1910. İki uzun yıldan sonra Ocak ayında, kaldırım düzeyindeki inşaata, bir an önce bitirme isteğiyle yeniden başlandı

1911. İki yıl daha geçtikten sonra yeni kilise tamamlandı.

1912. Aziz Antuan'ın naşının Padova Basilikası'ndaki yerine taşınmasının yıldönümü olan 15 Şubat günü Rahipler, yeni kiliselerine taşındılar, kilise kutsandı ve ibadete açıldı.

1913. 16 Kasım günü Apostolik delege Mgr. V. Sardi yeni ve muhteşem tapınağı kutsadı. O dönemde İtalya, Padova'da Basilica del Santo'nun Yöneticisi olan Peder Giuseppe Caneve yeni kutsanan kilisedeki ilk ayini kutladı.

1932. Papa XI. Pius kiliseyi, onurlandırdı ve bir Basilica düzeyine yükseltti.

1932. Bulgaristan Apostolik Delegesi Mgr. A. G. Roncalli, Aziz Antuan'ın 700. ölüm yıldönümü nedeniyle, Aziz Antuan günü olan 13 Haziran'da, Tredicina vaazını vermek ve Pontifical Ayini'ni kutlamak üzere davet edildi. Bu gelecekteki Papa XXIII. John'un Türk Katolik Cemaatiyle ilk iletişimiydi.

1940. Savaş bütün Avrupa'yı kasıp kavururken, Aziz Antuan gününde Türkiye'deki Apostolik Delege Mgr. A. G. Roncalli, Türkiye'nin savaşın dehşetini yaşamaması için Aziz'in korumasını diledi.

1949. Kilise, İtalyan şirketi Vincenzo Mascioni (Cuvio Varese) tarafından kurulan, elektronik bir org kazandı. Bu org resmi olarak 15 Şubat günü çalınmaya başlandı.

1967. Onur veren bir olay: VI. Paul, Türk topraklarında bir Papa tarafından okunan ilk ayini sundu.

1986. 27 Ekim Barış Günü için Assisi Duası. Önderlerinin izindeki Müslümanlar ve Yahudilerle birlikte tüm Hıristiyanların, adalet içinde ve kalıcı bir barışa kavuşması dilendi.

1987. Ekümenikal Kongre'nin sonunda, II.İznik Konsili'nin 1200. yıldönümü bir ayinle kutlandı.

Şimdi ise sizlere Aziz Antuan’dan bahsetmek istiyorum.

AZİZ ANTUAN

Çocukluğu ve Gençliği

Aziz Antuan, 1195 yılında Lizbon'da doğdu. Görkemli ve zengin bir ailenin ilk oğluydu. Vaftiz olduğunda O'na Fernando adı verildi. O zamanlar, okuyanların oranı çok az olmasına karşın, okula gönderildi. Ailesi onun avukat olmasını istiyordu. Böylece övünecek daha fazla şeyleri olacaktı. Fakat Fernando, bu düşüncelerle ilgilenmiyor, daha mütevazi bir hayat yaşamayı seviyordu. Tanrı onu kendi yoluna çağırıyor, o da sevinçle bu yolda yürümek istiyordu. Çocuk olmasına karşın, dua etmeyi çok seviyordu.


Bir efsaneye göre, Lizbon Katedrali'nde, şeytanın varlığını hissedip yere bir haç çizerek onu kovmuştu. On beş yaşına girdiğinde ailesinin üzülüp üzülmeyeceğine aldırmadan, oturduğu sarayı terkedip, Lizbon yakınlarındaki bir manastıra girdi. Bu manastırda kendini geliştirerek Avrupa'da önde gelen bilim adamlarından biri oldu.


Fernando dünyayı terketmişti, fakat terkettiği dünya manastırda da onu rahat bırakmıyordu. Akrabaları ve arkadaşları onu devamlı ziyaret ederek, eski yaşantısına döndürmeye çalışıyorlardı. Bunun üzerine Fernando, manastırın en yetkili kişisiyle anlaşarak orayı terkedip, o zamanlar Portekiz'in başkenti olan Coimbria'daki başka bir manastıra gitti. Artık burada rahat yaşayabilir ve okumak için bu fırsatı değerlendirebilirdi. Yirmi beş yaşındayken papazlık rütbesi verildi.


Portekiz'den Assisi'ye

1222 yılında Fas'ta beş Fransisken misyonerin öldürüldüğüne dair bir söylenti çıktı. Hıristiyanlar ölen bu misyonerlerin cesetlerini toplayarak Coimbria'daki Fernando'nun manastırına gömdüler. Bu gömülen şehitlere Fernando da saygı gösterdi. Bu olay nedeniyle İtalya'dan Fransisken kardeşler Coimbria'ya gelmişlerdi. Fakir giysiler içinde ve yorgundular. Fakat, mütevazi ve içten davranışları, neşeleri, kuvvetli inançları Fernando'yu çok etkiledi. Kendi hayatıyla onların hayatlarını karşılaştırarak, hareket ve daha çok inançla dolu bir hayatı arzu etmeye başladı. İnancının yapıcı ve verimli olmasını arzu ediyordu.


Issız bir yere yerleşen Fransiskenler bir gün Fernando'nun yaşadığı manastırın kapısını çalarak sadaka istediler. Bu Fernando için büyük bir fırsattı. Onları içeri alarak manastırını bırakmak, fakirlik idealini gerçekleştirmek ve Fas'a misyoner olarak giderek Mesih İsa için şehit olmak istediğini açıkladı.


Manastırını bırakmak için zorlukla izin adı. Geçmişle hiçbir bağlantısının olmaması için, adını Antuan olarak değiştirdi. Bir süre sonra bir gemiyle Afrika'ya doğru hareket etti. Fakat Fas'a vardığında düş kırıklığına uğradı. Ateşi vardı, sıtmaya yakalanmıştı. Bu nedenle, nöbetler içinde titreyerek uzun bir süre yatmak zorunda kaldı. Fas'tan ayrılmaktan başka yapacak bir şey yoktu.


Bindiği gemi, ters rüzgarlar nedeniyle Sicilya'ya yanaşmak zorunda kaldı.

Sicilya'dan Assisi'ye geçerek Fransisken Tarikatı'nın kurucusu Aziz Fransua ile karşılaştı. Hastalıktan çok etkilenen Antuan, Aziz Fransua'dan çok etkilenerek onda huzur ve ışık buldu.


Şamdandaki Kandil

Buradan ıssız bir yer olan Monte Paolo'ya gönderildi. Burada derin derin düşünerek, Tanrı ile konuşarak ve tarikat kardeşlerine hizmet ederek günlerini geçiriyordu. Antuan, hayatının sonuna kadar bu şekilde dünyadan kopmuş olarak Tanrı'nın yolunda yaşamaya hazırdı. Fakat İncil'de dendiği gibi "İnsanlar kandil yakıp tahıl ölçeğinin altına koymazlar. Tersine kandilliğe koyarlar; oradan da evdekilerin hepsine ışık verir."(Mt. 5,15)

Bu nedenle Tanrı sadık kulu Antuan'ı tanıtmaya başladı.


Bir gün, Forli'deki birkaç keşişe papazlık rütbesi veriliyordu. Antuan da birkaç Fransisken ile birlikte bu törene katıldı. Törende vaaz verecek olan kişi gelmediği için Antuan'a konuşma yapmasını teklif ettiler. O da kabul ederek konuştu ve bu konuşmasıyla orada bulunan herkesi büyüledi. Bu olayla, onun konuşma yeteneği keşfedilmiş oldu. O günden sonra bütün İtalya'yı ve Fransa'yı dolaşarak İncil'i vaaz etmeye başladı.


O zamanlar Kilise'de büyük sorunlar vardı. En önemli problemler de karşıt görüşler ve dinin kötüye kullanılmasıydı.

Antuan, Katoliklikten sapmış kişileri Tanrı'nın yoluna döndürdü ve kötü hıristiyanları İncil'e göre yaşamaya yöneltti. Bir gün Arles'te yaptığı konuşmayı izleyen Fransua, onu bu yolda ilerlemesi için teşvik etti.


Bir söylentiye göre, bir gün Rimini'de Antuan balıklara vaaz vermişti. Bu olay şöyle gelişti: Bu şehirde gerçek inançtan sapmış birçok mezhep vardı. Bu mezheplerin yetkilileri, Antuan oraya geldiğinde kimsenin onu dinlememesini tembihlemişler. Bu nedenle Kilise ve meydanlar bomboşmuş. Bu durumu gören Antuan, dua ederek şehri dolaşmaya başlamış. Adriyatik kıyısına giden bir yola sapmış. Denize karşı yüksek sesle şöyle konuşmaya başlamış: "Balıklar, siz Tanrı'nın sözlerini dinlemeye gelin; çünkü gururlu insanlar, Tanrı'nın sözlerini dinlemeye gelmiyorlar."Bunun üzerine yüzlerce balık, denizde sıralanarak "Tanrı'ya şükredin, Tanrı'ya hamdedin" diyen Antuan'ı dinlemeye başlamışlar.

Bu mucizeden sonra şehirde din yolundan sapmış mezheplere mensup kişiler Antuan'ı dinlemeye gelerek tekrar gerçek yola dönmüşler.


İnsanlığa Hizmeti

Antuan sadece mucizeleri ile değil, Mesih İsa'nın yaptığı gibi dualarıyla, sabırlı açıklamalarıyla ve kendisi de örnek olarak insanları gerçek yoluna döndürdü.

O sadece İncil'i vaaz etmekle kalmamış, başka görevleri de üstlenmiştir. Fransisken Tarikatının yönetim sorumluluğunu almış, bu tarikatta ilahiyat okulları kurmuş, Bologna, Fransa ve Padova'da öğretmenlik yapmıştır.


Onun ne kadar büyük işler yaptığını anlayabilmek için aynı çağda yaşayan bir yazarın onun hakkında yazdığı şu satırları okuyalım.: "Vaaz etmekle, öğretmekle, günah çıkartmakla o kadar meşguldü ki, çoğu kere yemek yemeden akşama kadar çalışıyordu." Her yerden binlerce kişi onun konuşmalarını dinlemeye geliyor, herkes ona günah çıkarmak istiyordu. Bu nedenle dinlenmeksizin çalıştığı ve az yemek yediği için zamanla sağlığını kaybetti ve 1231 yılında 36 yaşında öldü.

Ölümünden sonra halk onun yaptığı mucizeleri konuşuyordu. Örneğin, Antuan'ın bir konuşmasında sağır olan bir günahkâr, günahlarını bir liste halinde Antuan'a sunarak günah çıkartmasını istemiş ve listede okunan her satırdaki günah silinmeye başlamış.


Padovalı Leonardo adındaki bir genç annesine tekme atmıştı, Antuan ona günah çıkartırken, "Annesine vuran ayak kesilmelidir" demiş. Bunun üzerine Leonardo, eve gidince bir balta ile ayağını kesmiş. Bunu gören annesi bağırarak komşulardan yardım istemiş. Bu olayı duyan Antuan, çocuğun evine giderek dua etmiş ve kesik bacak tekrar bedene yapışmış.


Barış ve İyilik Havarisi

Herkesin Antuan'a karşı, aziz olduğu, büyük mucizeler yaptığı ve bütün insanlara iyi davrandığı için saygısı vardı. Bu nedenle sorunu olan birçok kişi onun duaları ve tavsiyeleriyle bunalımlarından kurtulabilmek için ona gidiyordu. Onun insanlara ne kadar güven, sabır, uyum, huzur getirdiğini ve aileleri ne büyük dramlardan koruduğunu kimse bilemez.


Antuan'la ilgili zamanımıza kadar gelmiş efsane gibi anılmaya değer birçok olay vardır. Örneğin, bir kadının suçsuz olduğunu ispatlamak çn yeni doğan bebeğini konuşturmuş, öfkeyle kocası tarafından yaralanmış olan bu kadını iyileştirmiş.

Fakirlerin koruyucusu olan Antuan, onları yermek isteyenlere karşı korkusuzca karşı koyuyordu. Padova'da Ezzelino şehrinde Romano adında, zalim, herkesi ezmeye çalışan bir despot yaşıyordu. Antuan, öldürülmekten korkmayıp, adamın yanına gitti, onu azarladı ve insanlara daha iyi davranması gerektiğini hatırlattı.

Bu konuda aynı çağdaş yazar onun için şöyle diyor: "Fas'ta şehit olamayan Antuan, ölmekten hiçbir zaman korkmadı. Kimseye boyun eğmedi ve büyük bir cesaretle baştakilerin zulmüne karşı koydu."


Tanrı'ya Doğru

Yorgunluktan ve hastalıktan bitkin düşen Antuan, yakın bir gelecekte öleceğini anlamıştı. Tanrı'nın önüne gitmeden önce ruhunu dua, tövbe ve oruçla arıtmak istiyordu.


Padova yakınlarında Camposampiero'ya gitmesi için Antuan'a izin verildi. Bu şehirde yaşayan Tiso adında zengin bir kont, Fransiskenlere kendi şatosunun yanında ıssız bir yer vermişi. Antuan oradaki ormanda dolaşırken büyük bir ceviz ağacı gördü. Aklına bu ağacın üstüne kendisi için bir kulübe yaptırmak gibi acayip bir fikir geldi. Bu fikrini açıkladığında kont ona istediği ceviz ağacının üzerine bir kulübe yaptırdı.


Artık Antuan gündüzleri vaktini bu asma kulübede geçiriyor, geceleri ise yerine dönüyordu.

Bir akşam kont, Antuan'ın odasına gittiğinde aralık kapıdan sızan çok parlak bir ışık gördü.Yangın olduğunu zannederek aceleyle kapıyı açınca doğaüstü bir sahneyle karşılaştı. Antuan çocuk İsa'yı kucağına almıştı. Bunun üzerine Antuan bu sahne ile kendinden geçen konta şefkatle yaklaşarak bu olayı kimseye söylememesini rica etti. Kont bu gördüklerini ancak Antuan'ın ölümünden sonra açıkladı.


13 Haziran 1231 Cuma günü Antuan'ın hayatının son günüydü. Antuan, ceviz ağacındaki kulübesinden indi, Fransisken kardeşleriyle birlikte yemek yemek için masaya oturduğunda, yığılıp kaldı. Arkadaşları tarafından kaldırıldığında Padova'ya götürülmesini söyledi ve bütün arkadaşlarını da birlikte yola çıktı.

Gün batarken, Padova yakınlarına ulaşmışlardı. Antuan kuvvetinin sonuna geldiğinden, Arcella'da durdular, burada küçük bir kulübede efkaristiya aldıktan sonra Meryem Ana'ya bir ilah okudu. Sonra, ışık dolu gözlerle yukarıya bakmaya başladı. Ne gördüğünü soran Fransisken kardeşlerine İsa'yı gördüğünü söyledi.

Can çekişmesi kısa ve sakin bir şekilde oldu. Bilinçli bir şekilde ruhunu Tanrı'ya teslim ettiğinde otuz altı yaşındaydı.


Bütün Dünyanın Azizi

Arzu ettiği gibi Arcella'dan Padova'ya götürülerek Santa Maria adlı küçük bir kilisede gömüldü. Bütün şehir halkı cenaze törenin katıldı. Aynı akşam mezarın üstünde mucizeler görülmeye başlandı. Bu nedenle Papa 9. Gregorius ona bir yı l sonra 30 Mayıs 1232 tarihinde azizlik ünvanını verdi.

Fransisken tarikatına mensup kardeşler, Padovalılar, Aziz Antuan'ın mezarını ziyaret edenler, onun için büyük bir bazilika yaparak 1263 yılında bedenini buraya naklettiler.


Aziz Antuan'ın bedenini bazilikaya nakletmek için mezarını açtıklarında, dilini canlı olarak buldular. Zamanımıza kadar bu dil bozulmadan saklanmıştır.

Aziz Antuan'ın ünü yıldan yıla arttı. Şimdi onu sadece Katolikler ve diğer Hıristiyanlar değil, bütün dünya tanıyor, seviyor ve sayıyor. Aziz Antuan aracılığı ile Tanrı'dan lütuf alanların sayısı günden güne artıyor.


Sizlere kilise ve Aziz Antuan hakkında bilgileri verip kilesinin ihtişamını göstermemek olmaz tabi. Ama öncesinde mimarisine değinmek istiyorum. İstanbul doğumlu İtalyan Mimar Giulio Mongeri tarafından İtalyan Neogotik üslubunda, betonarme olarak inşa edilmiştir. 20x50 m ölçülerinde, Latin hacı biçiminde ve Neogotik üslupta inşa edilmiştir. Kilise duvarları belirli yüksekliğe kadar mozaik kaplama ve yapının dış cephe duvarları tuğladandır. Kilisenin girişi, kiliseye gelir sağlamak için inşa edilmiş iki bina arasındaki kapıdan verilmiştir. Bu kapı kilisenin avlusuna açılır ve İstiklal Caddesine bakan bu cephenin genişliği 38 metredir. Kilise İtalyan rahipler tarafından yönetilir. İstiklâl Caddesi girişindeki avlunun önündeki altışar katlı ve birbirlerine bir geçitle bağlanan 2 adet apartman, kiliseye gelir getirmesi için inşa edilmiştir. Bunlar St. Antoine Apartmanları'dır ve İstiklâl Caddesi'nin ilk betonarme yapılarındandırlar.





Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkürler. Bir sonraki gezi yazımızda görüşmek üzere. 🕊🧡

25 görüntüleme0 yorum
Yazı: Blog2_Post
bottom of page