top of page
  • Yazarın fotoÄŸrafıHavva KUNUT

EN GÜZEL AŞKLARIN NADİDE ÖRNEĞİ SABAHATTİN ALİ-ALİYE ALİ


Sizlere sıradan aşk hikayelerinden bahsetmeyeceğim. Vuslatlarla dolu, mektupların şahit olduğu, kavuşmaların uzadığı bir aşktan bahsedeceğim. Hikâye demedim son cümlede çünkü çok büyük bir yaşanmışlık bu. Sabahattin Ali hepimizin duyup bildiği en büyük yazarlarımızdan biri. Yazdığı yazılardan, düşüncelerinden dolayı hapis cezasına çarptırılmış bir yazar.


Sabahattin Ali işi nedeni ile yareni Aliye’den zaten uzaktaydı. İletişim araçları hep mektuptu. İşi bitti, cezaevi sorunu çıktı; o bitti, askerlik vs. Hep bir engel çıktı karşılarına ama asla vazgeçmediler birbirlerinden. Aliye’ye kadar en çok sevdiği şeyler kitaplarıydı usta yazarın. Ta ki Aliye’ye kadar. 25 Mart 1935 tarihli Aliye’ye yazdığı mektupta şunları diyor usta yazar:


¨Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş olmuştu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin.¨ 💌


Ah naif insan… Kaleminden çıkan şu cümlelere bakın. Buram buram sevgi kokan, hayatına eş bulan adamın cümleleri bunlar. ‘Sevgi nedir’ sorusuna verilecek en güzel cevaplardan birini barındırıyor resmen. Yarım kalan tarafı ikmal etmek. Yani bütünlemek.


Aynı yılın 3 Nisan tarihli mektubunda ise Sabahattin Ali şunu yazıyor Aliye’ye:

¨Ben neşeyi senden öğreneceğim.¨ 💌

Bir başka mektubunda ise şunları:

¨Sana karşı olan hislerim, artık yazılamayacak derecededir. Bunları ancak karşı karşıya gelince anlatabileceğim.¨ 💌

Yine başka bir mektupta ise şunları:

¨Ben elimde olduktan sonra seni dünyanın en iyi yaşayan kadını yapmak isterim ve yapacağım.¨ 💌

Öyle bir adam ki yaşadıklarından neşe nedir unutmuş, hayatın güzelliklerine inancını kaybetmiş ve mesut olacağına inanmıyor. İşte bu adam, Sabahattin Ali, sevdiğini neşe kaynağı biliyor. Hisleri büyüdükçe kelimelerle tarif edemiyor. Zaman geçiyor zorluklara rağmen bu harika çift evleniyor.















Her şeye rağmen evlenen çiftimizin aşkının bir meyvesi oluyor. Filiz. Babası ona mektuplarında ‘Ruhum Filiz’ diye hitap ediyor. Ne güzel bir hitap değil mi? Yazarın eşine olan aşkı gram azalmazken çocuğuna olan sevgisi de göz yaşartıyor. Tarih 18 Temmuz 1944. Yazar yine ailesinden bir sebepten dolayı uzakta. Kızına olan mektubunda şunları yazmış:

¨Seni ne kadar çok özlediğimi bilemezsin. Evde dolaştıkça hep seni, senin sesini arıyorum.¨ 💌

Bir başka mektupta ise şunları:

¨Nasılsın? Beni arıyor musun? Ben seni çok arıyorum.¨💌


Ah güzel aşık… Ah güzel baba… Ailesinden genelde bedenen hep uzakta ama ruhen hep en yakın. Hitaplarında ‘Sevgili’ kelimesini eksik etmeyen, her daim ailesini arayan, tek gayesi ne olursa olsun onları en iyi şekilde yaşatmak olan güzel adam. Burada yazdıklarım bazı mektuplarından alıntılardı. Bunlardan çok daha fazlasına Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabından ulaşabilirsiniz. Böyle bir aşk hala var mıdır bilmem ama ‘asıl aşk hangisi’ sorusuna olan cevaplardan biri bu aşk.


Okuduğunuz için teşekkür ederim. Kırmızı küçük kalbe basarsanız çok sevinirim. Keyifli günler.🎈






76 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page